Monday, April 12, 2010

Daraldım

Çok daraldım. Babam bugün ilk kemoterapi kürünü oldu. Beklediğimden daha iyi geçti tedavi, mide bulantısı olmadı allahtan. Umarım önümüzdeki günler daha iyi olur. Burak'ın işleri iyice sarpa sarmış durumda. Projedeki bir adam işin teslimatına bir hafta kala beni bu oyunda yok bilin, ben şiştim diyerekten pes etti. Bu durumda işler de Burak'ın üstüne kalmış oldu. Ada uyku konusunda iyice cozuttu. O konuda ne yapabileceğimizi bilemiyorum. Gece bir uyandı mı pir uyanıyor. Saatlerce sürüyor geri uyutmamız. Burak şu anda Ada'yı uyutmaya çalışıyor, bir yandan da birileri apartmanda deli gibi piyano çalıyor.
Karnım aç, günlerdir doğru düzgün yemek yemiyoruz. Ada'yı uyandırız korkusuyla ne yemek ısmarlıyoruz ne de mutfağa giriyoruz. Şu olağanüstü hal durumu ortadan bir kalksa artık. Parkeler gıcırdıyor, canımı sıkıyor. Tüm seslere düşmanım :)

Friday, April 09, 2010

Kısa Kısa

Uzun cümleler yazmaya halim olmadığı için son zamanlarda aklımdan geçen şeyleri karışık sırada yazıyorum. Niye mi? Rahatlamak için.

Bahar geldi. Babamda iştahsızlık başlamış, son birkaç günde kilo vermiş. Hakan'lar Londra'dan gelmişler, Pazar günü Cihangir tayfasıyla kahvaltı edeceğiz. Burak çok yoğun, iş yetiştirmeye çalışıyor. 18 Nisan'dan 24 Nisan'a kadar Ada ile başbaşayız, Burak o sırada Nottingham'da olacak. Annemin check up sonuçları iyi çıkmış, çok şükür. İngilizce klavye ile Türkçe yazmaktan nefret ediyorum. Ada hala uykusuz, geceleri uyandı mı uyumak bilmiyor. Cuma akşamüstleri yaşadığım heyecanı özledim. Gece çıkıp umarsızca içmeyi ve eğlenmeyi özledim. Bir mekana girdiğim zaman burası bizim mekan hissini özledim. Moda'yı özledim. Mırık'ı özledim. Ankara bana uzak geliyor nedense. Kemoterapi büyük ihtimalle Pazartesi günü başlayacak. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ada'nın doğumgünü yaklaşıyor. Yakın zamanda olabilecek kötü şeylerden korkuyorum, o yüzden de hayal kurmaktan çekiniyorum. Ankara'daki evimizi düşünüyorum bazen, balkondaki sardunyaların kokusu geliyor burnuma. Eymir'de babamla yaptığımız yürüyüş geliyor aklıma sık sık. Bütün gölün çevresini dolanmıştık, ne güzel bir gündü. Bazen zengin olmak istiyorum, sonra da çok param olsa neye harcardım ki diye düşünüyorum. Yemek yapmayı özledim. Bazen hep aynı günü yaşıyormuşum gibi geliyor. Özellikle Ada'nın rutini bunu pek bir derinden hissettiriyor. Ama sonra düşünüyorum, Ada doğmadan önce her gün farklı birşey mi yapıyorduk sanki. Herkes gibi akşam sevdiğimiz dizileri seyrediyorduk. Ama dışarı da çıkıyorduk canım. Karga'yı özledim. Karga'da sigara ve bira eşliğinde müzik çalmayı özledim. Güzel bir şarkı koyduğumda milletin gaza gelmesini özledim. Sarhoş olmayı özledim. Kilo veremiyorum, doğumdan sonra üzerimde kalan kiloları verememekten korkuyorum. Bu yaz karambole gidecekmiş gibi geliyor. Şimdiden bir sonraki yazın hayallerini kurmak geçiyor içimden. Eski neşem yok gibi, eskiden daha komiktim sanki. Bol bol komiklik yapar sonra kendi yaptıklarıma gülerdim. Sürekli birşeyleri erteliyormuşum gibi geliyor. Zaman çabuk geçiyor. Bir yandan ev arıyoruz ama uygun birşey çıkmadı henüz. Sonra hangi parayla taşınacağız diye kara kara düşünmeye başlıyorum. Ödeyeceğimiz borç aklıma geldikçe içim sıkılıyor hafiften. Sonra gelecek korkusu basıyor bazen. Ada için sağlam bir gelecek kurabilecek miyiz? Babamın kanser olması beni de ürküttü biraz. Benim de kendime dikkat etmem gerek. Kendi rahatımızı gözetmekten uzak duruşumuz bizi zora sokuyor bazen. Ada uyur uyumaz uyandı. Bugün öğleden sonra uykusunu da uyuyamamış. Akşam huysuzdu baya. Ona yardımcı olamamak canımı çok sıkıyor. Uyumayı öğrenemedi şu çocuk bir türlü. Ağlamasına dayanamıyorum. Ben de onu emzirmeden sakinleştiremiyorum. Eve geliyoruz, yemek yemiyoruz genelde. Ada'yı besle, Ada'yı yıka, Ada'yı uyut, Ada uyansın, sakinleştir, emzir uyut. Sabah kahvaltısını hazırla, işe git, eve dön, sonra hadi baştan. Sonra hastanede iken gördüğüm çocuklar geliyor aklıma, allahım ne kadar şanslıyız diyorum. Daha ne sıkıntılar var. Monitörün kölesi olduk, en ufak çıtırtıdan bile çekiniyoruz. Ada uyanıyor, uyanıyor, uyanıyor. Fame'i yeniden çekseler (dizi olarak) izlenmez mi? İzlenir bence. Karşı apartmanın bahçesindeki at kestanesi yapraklanmaya başladı, bizim deniz manzarasına birkaç aylığına evleda. Oturduğum 3 evde bir at kestanesi ağacına baktım. Biri Ankarada'ki evin bahçesine kendi ellerimizle diktiğimiz Muhlis, diğeri Şaşkınbakkal'daki evin bahçesindeki devasa at kestanesi (babam ona kestoş diyordu), diğeri de buradaki at kestanesi. Tansu'ların kızı yakında doğacak, henüz ismi belli değil, ama adı büyük ihtimalle Dora olacak. Bakalım nasıl bir tip olacak merak içindeyiz. Ayça stajyer olarak işe başladı, kıza asgari ücret veriyorlar. Allah kahretsin bu düzeni, insanların kanını, emeğini nasıl sömürüyorlar. Annem yakında profesörlüğe başvuracak. Yılların emeği. Bu yazdıklarımı kim okuyacak? Muhtemelen kimse. Rahatça yazıyorum o yüzden. Film festivaline gitmeyi özledim. Festival programını inceleyip, notlar çıkarıp bir sürü filme bilet almayı, sinemadan sinemaya koşturmayı özledim. Beyoğlunu özledim.